Eğitim sisteminin biçimlenmesinde çalışma yaşamında gereksinim duyulan işgücünün özellikleri belirleyici oluyor.
Güney Kore gibi 1970'li yıllarda yüksek teknoloji yatırımları yoluyla ekonomik gelişmesini sağlamış olan ülkelerde eğitime yapılan yatırımların toplumsal sermaye olarak görülmesinin arkasında da bu anlayış yer alıyor. Ekonomik modellerle eğitim sistemi arasındaki paralellik eğitimin planlanmasının ekonomik planlama ile ilişkili olması sonucunu doğuruyor. Buna göre ekonomik gelişme hangi yönelimlere sahipse eğitim sisteminin de buna göre yapılanması söz konusu oluyor.
1960'lı yıllarda Japonya'da ortaya çıkan kalite çemberleri tarzı üretim modeli, bu tür işletmelerde istihdam edilecek çalışanların grup çalışması türü interaktif eğitim yöntemleri ile eğitim görmesini koşullar. Bundan çok farklı olan üretim modeli olan akar bant üzerinde çalışanların aşırı uzmanlaşmış işleri üstlenmeleri ise öğretmen merkezli didaktik eğitim modellerinin öne çıkmasını gerektiriyor. Dolayısıyla eğitim sisteminin nasıl olması gerektiği tartışılırken ülkenin ekonomik kalkınma çabalarının hangi yönelimlere sahip olduğunun dikkate alınması gerekiyor.
Çalışma yaşamına yönelik eğitim biçimlerinin özellikleri açısından ülkemizde bir eğitim sisteminin olup, olmadığı sorusunun yanıtı aranabilir. imam hatip okulları, özel okullar, nitelikli kamu okulları, nitelikli kamu okulları dışında kalan kamu okulları gibi çok parçalı eğitim sisteminin oluşmuş olması ülkemizin kalkınmaya yönelik planlı çabalarının kalmamış olmasından kaynaklanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder